23 Haziran 2010

Bini bir yer, biri bin yer...


Taşkışla'da sabahın en dingin halini yaşayabileceğiniz yer burasıdır. Gün, burada saat 8 civarında kuş sesleri ile başlar. dışarı da hava ne kadar sıcak olursa olsun burada kendinize serin bir köşe bulabilirsiniz. Ancak belirtmek gerekir ki, yaz sabahı sesleri son bir kaç ay içinde değişmiş,var olan kuş seslerine eklenen tik tak tuk sesleri vaad edilen huzuru parçalamıştır.
Dahası öğleye doğru bu sesler de insan sesleri ile bastrılır. Öğle vaktinin hakim sesleri, kuş seslerinin aksine bir ahenk değil gürültü kaynağıdır. Öğle vaktinde, 2 saatlik periyod içinde birden bire artan ve birden bire azalan gürültünün ardından, sabah vakti mekanın 4/5'ini kaplayan serin,nemli,seyrek ve yeşil doku üzerinde başladığınız ve yarım kalan keyfinize devam etme vaktidir. Bu keyif için kesintisiz 1.30 saat garantiir, ancak süpriz tadilatlar ve açık hava dersleri karşınıza çıkmazsa...

Stresli zamanlarınızda; mekanı çevreleyen 4 yüksek cepheye ait en geniş boşluklardan mekanın ağırlık merkezindeki su dolu mekana yönlenmiş olan engebeli, sert ve gri zeminler boyu turlamak iyi gelecektir. Ancak zaman zaman ruhsal devingenlik ve fiziksel durgunluk kol koladır ve yalnız kalmak istersiniz. Böyle zamanları bu mekanda geçirmek zordur çünkü, mekanı saran dört yüksek cephe çok boşlukludur ve en az birinde etrafı inceleyen bir çift göz vardır. Buna rağmen umudu kaybetmemek lazım. Adı geçen dört yüksek ve çok boşluklu cepheden sonra mekanın en eskileri; koyu kahverengi gövdeli, yükseldikçe rengi kahverengiden yeşilin tonlarına evrilen elemanlardır ve onlar sayesinde,tüm boşlklara rağmen kendi mekanınızı yeniden tanımlayıp,kendinizle başbaşa kalmanız mümkündür...










Hiç yorum yok: